ATATÜRK ve SOSYAL BİLİMLER
Atatürk’ün
sosyal bilimler alanında yaptığı yeniliklerden en önemlileri Dil
Tarih Coğrafya Fakültesinin, Türk Tarih Kurumunun ve Türk Dil Kurumunun
açılmasıdır.
Atatürk,
Anadolu’nun çeşitli yerlerinde arkeolojik kazıların yapılmasını sağlamış, bu
kazıları yakından takip etmiştir.
Atatürk’ün
diğer bir uygulaması, yabancı sosyal bilimcileri ülkemize davet etmesidir.
Böylelikle, sosyal bilimler alanındaki son gelişmelerden haberdar olma ve bu
gelişmeleri yakından takip etme imkanı doğmuştur. Ayrıca yurt dışına öğrenciler
gönderilmiş ve bu öğrencilerden bir kısmı sosyal bilimler alanında eğitim almıştır.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL ve
TARİH – COĞRAFYA FAKÜLTESİ
Ankara
Üniversitesi’nin fakülte olarak kurulan ilk yüksek öğrenim kurumu olan Dil ve
Tarih – Coğrafya Fakültesi Atatürk’ün adını koyduğu ve anlamlı bir görev
yüklediği bilim merkezidir.
Atatürk,
fakültenin kurulmasını önerirken dilde, tarihte, coğrafi özelliklerin
araştırılmasında bilimsel yöntemler izlenerek ulusal bilince sahip, özgür
düşünen, araştıran, sorgulayan, bilim insanlarının yetiştirilmesini istemiştir.
Fakültenin
kuruluş yasası TBMM tarafından 14 Haziran 1935’te kabul edilmiştir. 1936
yılında 195 öğrenci ile öğretime başlayan fakülte 13 Haziran 1946’ya kadar
Milli Eğitim Bakanlığına çalışmalar yapmış, daha sonra Ankara Üniversitesi
bünyesine alınmıştır.
Bu eğitim
kurumunda bir çok ünlü sosyal bilimci yetişmiş. Halil İnalcık ve Bahaeddin
Ögel gibi ünlü sosyal bilimciler, bu fakültede eğitim almıştır.
TÜRK TARİH KURUMU
Türkiye
Cumhuriyetinin önceki tüm Türk devletleri ile bağı olduğunu ve dünya
uygarlığının buluşma ve gelişmesinde Türk uygarlığının payı olduğunu düşünen
Atatürk, tarih anlayışını geliştirmek ve bu amaçla araştırmalar yapmak için 12
Nisan 1931’de Türk Tarih Kurumunu kurmuştur.
Kurumun amacı Türk tarihini araştırarak elde edilen sonuçları
yayımlamaktır.
*Atatürk ‘Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir…’ sözüyle
tarihin çarpıtılmaması gerektiğini belirtmiştir.
TÜRK DİL
KURUMU
Cumhuriyet öncesi dönemde Osmanlı
aydınları Arapça, Farsça ve Türkçe karışımı bir dil olan Osmanlıcayı
kullanıyordu. Halk ise Türkçe konuşuyordu. Aydınlar ve halk arasında dil
farklılığının olması kültürel bir ikiliğin yaşanmasına da neden olmuştu.
Cumhuriyetten sonra aydınların ve halkın
yaşadığı bu ikiliği ortadan kaldırmak için çalışmalar başlamıştı.
Türk dilini yabancı sözcüklerden
arındırmak Türkçenin öze dönmesini sağlamak ve Türkçeyi dünyanın en zengin dili
haline getirmek amacıyla Atatürk, 12 Temmuz 1932’de Türk Dil Kurumunu açarak
Türk dilinin gerçek bir bilim edebiyat ve sanat diline dönüşmesi çalışmalarını
hızlandırmıştır.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder