7 Ocak 2023 Cumartesi

Yeni Zelanda'da Sosyal Bilgiler Eğitimi

 eni Zelanda'da sosyal bilgiler eğitimi, öğrencilerin insanların, toplumların ve kültürlerin öğrenmelerine yardımcı olmak amacıyla tasarlanmış bir ders programıdır. Sosyal bilgiler, öğrencilere geçmiş ve şimdiki toplumlar hakkında bilgi verir ve onların gelecekteki toplum üyeliğine nasıl hazırlandıklarını öğretir. Sosyal bilgiler dersleri, öğrencilere demokrasi, insan hakları, sosyal adalet ve diğer önemli konular hakkında bilgi verir.Sosyal bilgiler dersleri, Yeni Zelanda'da ilkokul ve ortaokul düzeyinde verilir. Öğrenciler, geçmiş ve şimdiki Yeni Zelanda toplumları hakkında öğrenir ve aynı zamanda Avustralya, Asya ve Pasifik adaları gibi diğer bölgeler hakkında da bilgi edinirler. Öğrenciler ayrıca, insanların farklı kültürler arasındaki ilişkileri ve iletişimi öğrenirler.Yeni Zelanda'da sosyal bilgiler dersleri, öğrencilere okuma, yazma, dinleme ve konuşma becerilerini geliştirmeyi amaçlar. Öğrenciler ayrıca, araştırma yapma, problem çözme ve karar verme becerilerini de geliştirirler. Sosyal bilgiler dersleri, öğrencilere aynı zamanda düşünme becerilerini de geliştirir ve onların kendilerini ifade etme yeteneklerini artırır.Sonuç olarak, Yeni Zelanda'da sosyal bilgiler eğitimi, öğrencilere geçmiş, şimdiki ve gelecekteki toplumlar hakkında bilgi verir ve onları demokrasi, insan hakları ve diğer önemli konular hakkında düşünmeye teşvik eder. Bu eğitim, öğrencilere okuma, yazma, dinleme, konuşma ve düşünme becerilerini geliştirir ve onların kendilerini ifade etme yeteneklerini artırır.


2 Ocak 2023 Pazartesi

Uygur Devleti

Uygur Devleti, Orta Asya'da kurulan bir Türk devletidir. Devletin kuruluşu, 8. yüzyıla tarihlenir ve Doğu Türkistan bölgesinde kurulmuştur. Uygur Devleti, Türk dilini resmi dil olarak kullanmış ve Türk kültürünü benimsemiştir. Devletin hükümdarları, Türkçe yazılı resmi belgeler hazırlamış ve Türkçe olarak yönetimini yürütmüşlerdir.

Uygur Devleti, Çin ile olan ticaret ilişkileri sayesinde zenginleşmiş ve güçlenmiştir. Ayrıca, Uygur Devleti, Orta Asya'da önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Devletin hükümdarları, Çin'den gelen ticaret yolu olan "Hâkimiyet Yolu"nu (Silk Road) kontrol etmişler ve bu sayede Çin ile ticaret yapmışlardır.

Uygur Devleti, ayrıca Budizm'i benimsemiş ve Budist rahipleri tarafından yönetilmiştir. Budizm, Uygur Devleti'nin resmi dini olmuş ve devletin hükümdarları tarafından da benimsenmiştir. Bu sayede, Uygur Devleti, Orta Asya'da Budizm'in yayılmasında önemli bir rol oynamıştır.

Uygur Devleti, 10. yüzyılda Çin'den gelen saldırılar sonucu yıkılmış ve Çin'in egemenliğine girmiştir. Ancak, Uygur Devleti'nin etkisi hala Orta Asya'da hissedilmektedir ve Türklerin tarihinde önemli bir yere sahiptir.

1 Nisan 2022 Cuma

Sosyal Bilgiler Özgür Düşünce Ortamının Bilime Etkisi

 Bilimin ilerlemesi ve bilimsel çalışmaların yapılabilmesi için en önemli koşul, özgür düşünce ortamının sağlanmasıdır.  Tarihi dönemler incelendiğinde insanların düşüncelerini özgürce ifade edebildikleri ortamlar yeni fikirlerin ortaya çıkmasına ve bilimsel çalışmaların yapılmasına olanak sağlamıştır.  16  İyonya Medeniyeti deniz koloniciliği ile uğraşırken bir yandanda özgür düşünce ortamını oluşturarak bilimsel çalışmaların önünü açmıştır. Özgür düşüncenin sonucunda Pisagor, Tales, Hipokrat, Homeros ve Diyojen gibi dünyaca ünlü bilim insanlarının yetişmesini sağlamıştır. Bu bilim insanları, matematik, tıp, edebiyat ve felsefe gibi alanlarda önemli çalışmalar yapmışlar ve bilimin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.  Orta Çağda Avrupa‟da Skolastik düşünce yani kilisenin kontrolünde olan ve dine dayalı değişmez düşünce hakimdi. Özgür düşünce kilisenin menfaatlerini ve otoritesini zayıflattığı için yasaklanmış ve kilisenin düşüncelerinin dışında açıklanan düşünceler cezalandırılıyordu. Kısaca Avrupa orta çağ da karanlık çağı yaşamaktaydı.  Avrupa‟nın tam aksine İslam coğrafyasında bilimsel gelişmeler özgür düşünce ortamının sunulması sayesinde altın çağını yaşıyordu. Özgür düşünce ortamı sile birlikte yeni fikirler, bilimsel çalışmalar büyük ilgi ve destek görüyordu. Devletler ve devlet adamları bilime, bilim insanına değer veriyor ve bilimsel çalışmaların yapıldığı medreseler inşa ediyordu.  15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa‟da gerçekleşen Rönesans ve Reform hareketleri sonunda skolastik düşünce zayıflamış, özgür düşüncelerin açıkça söylenmeye başlamasıyla pozitif düşünce yaygınlaşmıştır. Bu dönemde açıklanan düşünceler deney ve gözlem yolu ile ispatlanmaya çalışılmıştır.  Kilisenin bilim ve düşünce ortamı üzerinde etkisini kaybetmesiyle 18. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşen Fransız İhtilâli ile hürriyet, adalet ve eşitlik gibi kavramlar, tüm dünyaya yayılmaya başlamıştır. Bu kavramlar, özgür düşüncenin gelişmesine ve yayılmasına katkıda bulunmuştur.  1948 yılında ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi‟nde “Herkesin görüş ve anlatım özgürlüğü hakkı vardır. Bu hak hangi ülkede olursa olsun bilgi ve düşünceleri arama, alma ve yayma özgürlüğünü içerir.” maddesi ile düşünceyi açıklama özgürlüğü, uluslararası alanda güvence altına alınmıştır

28 Mart 2022 Pazartesi

Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan İnkılaplar

 Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan İnkılaplar

Gazi’nin daha milli mücadele sürerken Maarif Kongresi’ni düzenlemesi. Neyi kanıtlar?

Eğitime önem verdiğini

Türk milletinin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmasını, Cumhuriyeti koruyacak ve geliştirecek bir neslin yetiştirilmesi için eğitim sisteminin düzenlenmesi zorunluydu.

Osmanlı ülkesinde, Dinî eğitim veren medreseler, Batı tarzında eğitim veren mektepler ve azınlıklar ile yabancılara ait okullar eğitim veriyorlardı.

* Neyi kanıtlar?

Eğitim birliği olmadığını

Azınlıkların kendi okulları, yabancı devletlerin(Fr., İng., Alm., ABD,…) açtığı okullar vardı ki bunların kuruluş amaçları, eğitim programları ve yönetimleri devlet denetimi dışında idi. Bu okulların bazılarında düşmanca bir zihniyetle bölücü ve yıkıcı bir eğitim verilmekteydi.

* Bir ülkede farklı eğitim anlayışlarıyla faaliyet gösteren okulların bulunması neye yol açabilir?

Dünya görüşleri farklı nesillerin yetişmesi, bu nesillerin ülke ile ilgili konularda çatışma içinde olmaları

Tevhid-i Tedrisat Kanunu: (3 Mart 1924) ∎ Ülkedeki bütün yerli-yabancı okullar Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönetim ve denetimine bağlandı. neyi kanıtlar?

Eğitim birliği sağlandığını, eğitim alanında bağımsızlığımızın korunduğunu

∎ Dini ağırlıklı eğitim veren medreseler kapatıldı. neden?

Eğitim birliğini sağlamak, laik ve çağdaş eğitimi gerçekleştirmek amacıyla

∎ Kız ve erkek öğrencilerin aynı yerde karma olarak eğitim görmeleri

∎ İlköğretimin tüm vatandaşlar için parasız ve zorunlu olması esası getirildi. Neyi kanıtlar?

Sosyal devlet anlayışının gerçekleştirildiğini, eğitimde fırsat eşitliği sağlanmaya çalışıldığını

∎ Okullarda okutulan dersler; milli kültürü benimseten ve bilimsel esaslara uygun hale getirildi.

Sonuçta laik, çağdaş, milli ve bilimsel bir eğitim sistemi oluşturuldu.

Cehalete Karşı Açılan Savaş

Ülkemizde bırakın eğitimli olmayı, okuryazar oranı bile çok düşüktü (yaklaşık %10)

Atatürk’ün eğitimdeki en önemli hedefi; büyük çoğunluğu okuma yazma bilmeyen halkımızı okur-yazar hale getirmek- cahilliği ortadan kaldırmaktı.

“Büyük Türk milletine, onun bütün emeklerini verimsiz duruma sokan, zor yolun dışında kolay bir okuma yazma anahtarı vermek gerektir. Büyük Türk milleti, bilgisizlikten, az emekle ancak kendi güzel ve asil diline kolay uyan bir araçla kurtulabilir. Bu okuma yazma anahtarı ancak Latin aslından alınan Türk alfabesidir.”

* Gazi’ye göre, harf inkılâbının gerekçeleri nelerdir?

Arap alfabesi ile okuma-yazmanın çok zor olması(özellikle sesli harflerin olmaması nedeniyle), Arap alfabesinin Türkçenin ses özelliklerine uygun olmaması

1 Kasım 1928’de TBMM’de kabul edilen yasa ile Latin kökenli ‘Yeni Türk Harfleri’ kabul edildi. Ardından Yeni Türk alfabesini halkımıza öğretmek- okuryazar oranını yükseltmek amacıyla amacıyla Millet Mektepleri açıldı. Bütün Türkiye büyük bir okul haline gelmişti. Yeni harflerin kullanılmasını yaygınlaştırmak için 16-45 yaş arasındaki çok sayıda vatandaşın katıldığı kurslar düzenlenmiştir.

Yalnızca 1 Ocak 1929 tarihinde başlayan ders yılında bir milyondan fazla kişi derslere devam etmiş ve %50 başarıyla 500 binden fazla insan okuma yazma öğrenmiştir. 1936 yılına kadar süren seferberlikte bu rakam 2,5 milyonu geçti.

Atatürk, yeni alfabeyi tanıtmak, bu alfabenin benimsenmesini ve öğrenilmesini kolaylaştırmak için yurt gezisine çıktı. Birçok ilde yazı tahtasının başına geçerek yeni alfabeyi halka öğretmeye çalıştı, halka örnek oldu. Bu nedenle kendisine Başöğretmen unvanı verildi.

Harf inkılâbı ile Türk toplumunun çağdaşlaşması yolunda büyük bir adım atıldı.

Milli Kültür, Milli Kimlik

Kültür, toplumların kimliğidir. Atatürk, ulusal bir kültürün oluşturulmasını, halkı bir arada tutacak bağ olarak düşünülüyordu.

Dönemin batılı kaynakları, Türkleri dünya medeniyetine katkısı olmayan, yeteneksiz, sarı ırktan bir millet olarak tanıtıyorlardı. Hatta bu konularda daha ileri giderek Türklerin Avrupa’dan Asya’ya sürülmesi gereken bir barbarlar topluluğu olduğunu savunuyorlardı. Türkler ise tarihlerinin ve millî kültürlerinin yeterince farkında olmadıkları için bu asılsız propagandalara karşı koyamıyor ve kendilerine güvenlerini kaybediyorlardı.

Bu durum karşısında öğrencilik yıllarından beri tarihe ilgi duyan Gazi ise Türk milletinin köklü ve zengin bir tarihe sahip olduğunu biliyordu. Türklerin tarih boyunca kurduğu büyük devletler, dünya uygarlığının gelişimine sağladığı katkılar araştırılacak; bu sayede Türk tarihine yöneltilen olumsuz eliştirilere yanıt verilmiş olacaktı.

 Gazi, tarih konuları üzerine çalışıyor.

“Büyük devletler kuran atalarımız, büyük ve kapsamlı uygarlıklara da sahip olmuştur. Bunu aramak, incelemek, Türklüğe ve dünyaya bildirmek, bizler için borçtur. Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.

Gazi, tarih inkılabı ile Türkleri milli kimlik sahibi bir millet haline getirmek istiyordu.

Türk tarihinin köklerini(İslam öncesi) araştırmak ve Türklerin dünya medeniyetine katkılarını ortaya çıkarmak amacıyla Türk Tarih Kurumu kurulmuştur.

Milli dil, millî kültürü öğrenmenin ve gelecek nesillere aktarmanın vazgeçilmez araçlarından biridir. Bu yönüyle de insanları birbirine yakınlaştıran ve onların bir millet hâline gelmesini sağlayan ana etkenlerdendir.

Gazi, Türk dilinin de Türk tarihi gibi, bilimsel incelemelere tabi tutularak, güzelliği ve zenginliğinin ortaya çıkarılması amacıyla 1932’de TDK’yı kurdurttu.

En uzak köye ve mezralara dek gidildi. Sekiz ay içinde, halk ağzından 125.988 Türkçe sözcük derlendi; bir yıl sonra bu sayı 129.792’ye çıktı. Böylece Türk dilinin zengin bir dil olduğu kanıtlandı.

Gazi’nin bir cumhurbaşkanı olarak, TDK çalışmalarına başkanlık etmiş, Türk Dil Kurultayı’nı toplamıştır.

Dilimize yerleşmiş yabancı kökenli kelimelerin atılarak, yerlerine Türkçe karşılıklarının bulunması çalışmaları yapıldı. Amaç Türkçeyi yabancı dillerin egemenliğinden kurtarılması idi. Zira dil bir milletin bağımsızlık sembollerinden biridir.

Atatürk’ün geometri terimlerini Türkçeleştirmesi dilde sadeleştirme çalışmalarına doğrudan katkıda bulunmuştur.(açı, üçgen, beşgen, çember, eşit, yatay, dikey…)

Gazi, tarih-dil öğretecek akademisyenler yetiştirmesi hem de hem de üniversitelerin de tarih-dil alanında çalışmalar yapması için Ankara’da DTCF’nin kurulmasını sağlamıştır.

TTK ve TDK’nın kurulması, Atatürk ilkelerinden milliyetçilik ile doğrudan ilişkilidir.

Üniversite Reformu

* Üniversite inkılabı neden yapılmıştır?

Gazi, çağdaş uygarlığın temelinin bilime ve onun uygulamaya geçirilmesiyle ortaya çıkan teknolojiye dayandığını biliyordu. Bilimin ve teknolojinin üretilip geliştirildiği yerler ise üniversiteler idi. Ancak Kurtuluş Savaşı’ndan yeni çıkmış olan ülkemizde üniversite eğitimi yetersizdi.

Öncelikle Avrupa ülkelerindeki üniversitelere öğrenciler gönderdi.

Osmanlı döneminden kalan tek üniversite İstanbul’daki Darülfünun idi. Ancak Darülfünun, Türkiye’nin bilimsel gelişimi ve kalkınması yolunda kendisinden beklenen katkıyı sunamadı. İnkılapların halka benimsetilmesinde Darülfünun’dan gerekli destek alınamadı.

Türkiye’ye davet edilen Prof. Malche’den Darülfünun hakkında rapor hazırlaması istendi. Malche raporunda; üniversitede bilimsel yayın yapılmadığını hem hocaların bilgi düzeylerinin hem de eski yöntemlere dayalı ezberci eğitim yapıldığınıˇvurguladı. Öğretim üyelerinin yurt dışında yetiştirilmesi, yabancı dil eğitimine önem verilmesi, öğrencilerin araştırmaya yöneltilmesi, derslerde uygulamaya önem verilmesi gibi önerilerde bulundu. Ayrıca üniversitenin halka yönelik konferanslar düzenleyip bir dergi çıkararak toplum ile iletişim kurması gerektiğini belirtti.

TBMM’de kabul edilen bu kanunla Darülfünun kapatıldı ve onun yerine 1 Ağustos 1933’te İstanbul Üniversitesi kuruldu. Üniversitede tıp, edebiyat, hukuk ve fen fakülteleri ile çeşitli yüksekokullar oluşturuldu. Gazi, bir yandan bilimsel anlayışa sahip bir öğretim kadrosu kurulmasına önem verirken diğer yandan 1930’lu yıllarda Almanya’daki baskıcı

rejimden kaçan bilim insanlarının Türkiye’ye gelmesini sağladı.

Yeni Türk Devleti’nin araştıran, sorgulayan, bilimsel değerleri rehber edinen(?), yeniliklere açık(?), ulusuna hizmet etme aşkı ile dolu(?) gençlere ihtiyacı vardı.

* Buna göre, üniversite reformu, hangi Atatürk ilkeleri üzerine inşa edilecektir?

Laiklik, inkılapçılık, milliyetçilik

Güzel Sanatlar ve Spordaki Gelişmeler

“Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.”

* Gazi’nin yukarıdaki sözleri nasıl değerlendirilebilir?

Sanatta gelişmeyi çağdaşlaşmanın bir gereği olarak görüyor.

“Efendiler. Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz; hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz; fakat sanatkâr olamazsınız.” Sözleri neyi kanıtlar?

Gazi’nin sanata ve sanatçıya büyük değer verdiğini

Atatürk, güzel sanatların ve sanatçıların desteklenmesini devletin görevlerinden biri olarak gördü. Onun çağdaş Türk sanatının gelişmesi için harcadığı çabalar sonucunda da ülkemiz müzik, resim ve heykelcilik sanatlarında önemli gelişmelere sahne oldu. Gazi, ulusal bir kültür oluştururken sanatı bu sürecin önemli bir unsuru olarak gördü.

Atatürk’ün müzik alanındaki düşüncelerini gerçekleştirmek amacıyla 1924 yılında Ankara’da (Batı) müzik öğretmeni yetiştirmek üzere Musiki Muallim Mektebi açıldı. Onu 1926’da Batı müziği çalgılarının eğitimini vermek üzere açılan İstanbul Belediye Konservatuarı izledi. 1936’da ise Ankara Devlet Konservatuvarı açıldı. Cumhuriyet konservatuvarlarında yapılan çalışmalarla dünya çapında orkestra şefleri, piyanistler, sopranolar ve keman sanatçıları yetişti.

Çağdaş anlamda ilk orkestra olan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası kuruldu(1932) ve konserler vermeye başladı.

Mustafa Kemal, sahne sanatlarına da büyük ilgi gösterdi. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından hemen sonraki günlerde tiyatrocu Bedia Muvahhit’in sahneye çıkarak öncü olmasını istemiş, bu şekilde Türk kadınının toplum baskısı ve sahne korkusunu aşmasında çok önemli bir katkı sağlamıştır.

Atatürk’ün çabalarıyla cumhuriyetimizin ilk ressamlarını ve heykeltıraşlarını yetiştirmek amacıyla 1926 yılında kurulmuş olan Gazi Terbiye Enstitüsünde bir resim bölümü açıldı. 1927 yılında ise Osmanlı Dönemi’nden kalan Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Okulu) Güzel Sanatlar Akademisine dönüştürüldü.

Okullarda resim, müzik dersleri okutulmaya başlandı.(1924)

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”

Gazi, ünü ressam İbrahim Çallı ile ‘Resim ve Heykel Müzesi’nin açılışında sergilenen eserleri inceliyor 1937

Atatürk birçok spor dalıyla ilgilendi ve ülkemizde sporun gelişmesine önem verdi; sporu millî eğitim politikalarının bir parçası olarak değerlendirdi. Dünyada beden eğitimini ülkesinde zorunlu hale getiren ilk devlet adamıdır.

Öncelikle Türk sporcularını yetiştirecek, beden eğitimi öğretmenleri ve spor uzmanları yetiştirmek üzere bir kurs açtırmıştır. 1922’de Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı adlı teşkilat kurularak sporun ve sporcunun maddi-manevi anlamda desteklenmesini sağlandı.

1930’da çıkarılan “Belediye Yasası” ile belediyelere spor alanları, stadyumların yapılması ve işletilmesi ile ilgili bazı yükümlülükler getirilmiştir.

Atatürk’ün Türk sporuna kazandırdığı en önemli unsurlardan biri de bayan sporculardır. Türk kadını 1926’da atletizm pistlerinde görülmeye başlarken, dünya kadınları Olimpiyatlarda ilk kez 1928’de pistlere çıkmıştır.

* Yukarıdaki paragraf Gazi’nin hangi özellikleri ile ilişkilendirilebilir? Hangi sonuçlar çıkarılabilir?

Yenilikçi olması, kadın erkek eşitliğini her alanda gerçekleştirmeye çalıştığını…

v

21 Mart 2022 Pazartesi

1081 İZMİR’İN FETHİ BİLGİ NOTU

 

1081 İZMİR’İN FETHİ ANMA ETKİNLİKLERİ BİLGİ NOTU

İzmir yüzyıllara yayılan çetin mücadeleler sonucunda kalıcı olarak fethedilmiş ve bir Türk yurdu olabilmiştir. Ege’nin kilit noktasındaki bu güzel kent Malazgirt Savaşı sonrasında Bizans’tan Çaka Beyliği’ne, Venedik ve Cenevizlilerden Aydınoğulları’na, Timur Devleti’nden Osmanlılar’a kadar birçok siyasi güç ve kavmin yer aldığı savaşlara sahne olmuştur.

İzmir’i fetheden ilk Türk fatihi Çaka Bey’dir. 1081 yılındaki fethin ardından Çaka Bey bu kentte 40 parçalık bir donanma inşa ettirdi ve tarihteki “İlk Denizci Türk Beyi” oldu. Donanmasıyla Foça ve Urla’nın ardından Midilli, Sakız, Sisam ve Rodos adalarını fethetti. İzmir’i fetihlerinin merkez üssü olarak kullanan Çaka Bey, İstanbul’u fethetmeyi de kafasına koymuştu. Bu amaçla İstanbul yolu üzerindeki kaleleri hedef almaya başladı. Ne var ki Bizans entrikaları sonucunda, damadı Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan tarafından Çanakkale’de öldürüldü. Onun ölümünden sonra Türkler bir süre daha İzmir ve çevresine hâkim olsalar da I. Haçlı Seferi sırasında Bizanslılar İzmir’i geri aldı. 1098 yılında kentteki 10.000 civarında Türk’ün katledilmesiyle de İzmir’deki ilk Türk varlığı kanlı bir şekilde sona erdi.

Türklerin İzmir’e geri dönmeleri Çaka Bey’in ölümünden yaklaşık iki yüzyıl sonra gerçekleşti. Aydınoğulları Beyliği’nin başındaki Mehmet Bey, 1317’de Kadifekale’yi ele geçirdi. Ancak o yıllarda İzmir şehrinde iki kale bulunuyordu. Cenevizlilerin elinde bulunan Aşağı Kale/Liman Kalesi henüz fethedilememişti. 12 yıl süren bu duruma Mehmet Bey’in oğlu Gazi Umur Bey son verdi. 1329’da bu kaleyi de fetheden Aydınoğulları İzmire tamamen hâkim oldu. Gazi Umur Beyin Aydınoğulları’nın başında bulunduğu dönemde İzmir’in ticari ve stratejik önemi arttı. Umur Bey İzmir’de yaptırdığı donanmasıyla kısa zamanda Ege Denizi’ne hâkim oldu. Bölgedeki hâkimiyetleri zedelenen ve ticaretleri sekteye uğrayan Hristiyanlar sonunda Papa’nın önderliğinde bir Haçlı donanması oluşturarak 1344’te İzmir’e saldırdı ve Aşağı Kale/Liman Kalesi’ni geri aldı. Aydınoğulları ancak Kadifekale’de tutunabilmişti. Bu olay sonrasındaki dört yıl boyunca Kadifekale’deki Aydınoğulları ile Aşağı Kale/Liman Kalesi’ndeki Haçlılar arasında çok sert savaşlar yaşandı. Gazi Umur Bey’in 1348 yılında şehit olması sonrasında ise Aydınoğulları Haçlılarla uzlaşarak barış anlaşması imzaladı.

1390’da Kadifekale’yi ele geçiren Yıldırım Bayezid Aydınoğulları Beyliği’ne son verdi ve İzmir’de Osmanlı egemenliğini başlattı. Ancak Aşağı Kale/Liman Kalesi’ni fethetme girişimleri henüz başarıya ulaşmamıştı. Bu fethi Osmanlılar’ı 1402’deki Ankara Savaşı’nda bozguna uğratan Timur gerçekleştirecekti. Savaş sonrasında ordusunun bir kısmıyla İzmir’e ulaşan Timur yıllardır fethedilemeyen Aşağı Kale/Liman Kalesi’ni kuşattı. Oldukça zorlu mücadeleler sonucunda kaleyi fethetti. Kaleyi temeline kadar yıktırıp, molozlarını da denize döktürdü. İzmir’i de yeniden kurulan Aydınoğulları’na bırakarak geri çekildi. Fetret Devri ve sonrasında çeşitli aralıklarla İzmir’de etkin olan Cüneyd Bey’in ortadan kaldırılmasıyla da İzmir ve çevresi Sultan II.Murat Devri’nde kesin olarak Osmanlı yönetimine geçti.

Yüzyıllar sonra İzmir’i “Megalo İdea” düşüncesinin sıçrama taşı olarak gören Yunanlılar ile destekçileri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğindeki Türk Milleti’nden gereken cevabı almış böylece İzmir’in Türk yurdunun ayrılmaz parçası olduğu bir kez daha tüm dünyaya kanıtlanmıştır. Kurtuluş gününde İzmir Hükümet Konağı’na yeniden Türk bayrağını çeken Yüzbaşı Şerafettin Bey de yüzyıllar önce Çaka Bey ve Gazi Umur Bey’in şehre vurduğu Türk mührünü perçinlemiştir.  

KAYNAK: İZMİR VALİLİĞİ VE İZMİR İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

27 Ocak 2022 Perşembe

7. SINIF 2.ÜNİTE: KÜLTÜR ve MİRAS TEST-2 SORULARI

 7. SINIF 2.ÜNİTE: KÜLTÜR ve MİRAS TEST-2 SORULARI (COĞRAFİ KEŞİFLER, RÖNESANS, REFORM, AYDINLANMA ÇAĞI, SANAYİ İNKILABI, FRANSIZ İHTİLALİ, LALE DEVRİ, II. MAHMUT, TANZİMAT FERMANI, ISLAHAT FERMANI VE OSMANLI SANATLARI)

Soru-1: 15 ve 16 yüzyıllarda Avrupalılar tarafından yeni ticaret yollarının, okyanusların ve kıtaların bulunmasına coğrafi keşifler denir.

Yukarıdaki açıklamaya göre aşağıdakilerden hangisi Coğrafi Keşiflerin sonuçlarından biri değildir?

A) Keşfedilen yerlerde yetişen domates, vanilya, patates, kakao gibi bitkilerin Avrupa'ya taşınması B) Soyluların eski gücünü kaybedip ticaretle uğraşan kişilerin (burjuva sınıfı) zenginleşmesi C) İpek ve Baharat Yolunun öneminin artması D) Kültür ve sanatın desteklenmesi sonucu Rönesans'ın doğması

Soru-2: Aşağıdakilerden hangisi Rönesans'ın sonuçlarından biri değildir?

A) Skolastik (kilise görüşü) düşüncenin yıkılarak pozitif düşüncenin oluşması B) Reform hareketleri başlamasına sebep olması C) Bilim ve teknikte gelişmelerin hızlanması D) Din adamları ve kilisenin otoritesinin güçlenmesi Sosyal Bilgiler

Soru-3: Aşağıdakilerden hangisi Reform ‘un sonuçlarından biri değildir?

A) Rönesans'ın başlamasına sebep olması B) Avrupa'da mezhep birliği bozulması ve yeni mezheplerin ortaya çıkması C) Din adamları ve kilisenin güvenini kaybetmesi D) Katolik kilisesinin kendini yenilemesi ve düzeltmesi Soru-4: Aşağıda verilen Avrupa'da yaşanan gelişmeler ve ilk ortaya çıktığı ülke eşleştirmesinden hangisi yanlıştır?

A) Rönesans- İtalya B) Coğrafi Keşifler- Fransa

C) Reform- Almanya D) Sanayi İnkılabı- İngiltere

Soru-5: Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı döneminde gelişen sanat dallarından biri değildir?

A) Ebru B) Hat

C) Çini D) Heykel

Soru-6: Buhar gücüyle çalışan makinelerin üretimde kullanılmasıyla Sanayi İnkılabı başladı.

Yukarıdaki açıklamaya göre aşağıdakilerden hangisi Sanayi İnkılabının sonuçlarından biri değildir?

A) Pazar ve hammadde ihtiyacı sebebiyle sömürgecilik faaliyetlerinin başlaması B) Aydınlanma Çağının başlamasına sebep olması C) Köyden şehre hızlı nüfus göçünün başlaması D) Osmanlı devletinin açık pazar haline gelmesiyle Osmanlı esnafının çökmesi

Soru-7: Aşağıdakilerden hangisi Fransız İhtilali'nin sonuçlarından biri değildir?

A) Sanayi İnkılabının başlamasına sebep olması B) Fransa’da monarşi rejiminin yıkılıp yerine cumhuriyetin kurulmasına neden olması

C) Yeni Çağın bitip Yakın Çağ’ın başlaması

D) Tüm dünyada milliyetçilik, eşitlik, özgürlük kavramlarının önem kazanması

Soru-8: 1718 Pasarofça Antlaşması ile başlayıp 1730 Patrona Halil İsyanı ile sona eren döneme .............. denir.

Yukarıdaki boşluğa aşağıdaki hangi kavram gelmelidir?

A) Tanzimat Devri B) Fetret Devri

C) Lale Devri D) Islahat Devri

Soru-9: Aşağıdaki yeniliklerden hangisi Lale Devrinde yapılmamıştır?

A) Avrupa'ya ilk kez elçiler gönderilmesi B) Avrupa'ya gönderilen elçilikler sürekli hale getirilmesi C) İlk devlet matbaasının kurulması D) Çini ve kumaş fabrikalarının açılması

Soru-10 Aşağıdaki yeniliklerden hangisi III. Selim devrinde yapılmamıştır?

A) Avrupa'ya ilk kez elçiler gönderilmesi B) Avrupa'ya gönderilen elçilikler sürekli hale gelmesi

C) Nizam- Cedit adıyla yeni bir ordunun kurulması D) Mühendishane-i Berri Hümayun'un (Kara mühendishanesi) kurulması

Soru-11: Aşağıdaki yeniliklerden hangisi II. Mahmut devrinde yapılmamıştır?

A) Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması B) Takvimi Vakayı adlı ilk resmi gazetenin çıkarılması C) İlköğretim zorunlu hale getirilmesi D) İlk Posta Teşkilatının Kurulması Soru-12: Gezip görmeyi kendisine iş edinen kimseye seyyah denir.

Yukarıdaki açıklamaya göre Osmanlı Devletindeki 10 ciltlik seyahatnamesiyle ünlü olan aşağıdakilerden hangisidir? A) Kâtip Çelebi B) Piri Reis C) Evliya Çelebi D) Mehmet Çelebi Soru-13: Avrupalıların çeşitli sebeplerle 15.yüzyılın sonunda bilinmeyen ülkeleri bulmak için yaptıkları gezilere “Coğrafi Keşifler” denir.

Aşağıdakilerden hangisi Coğrafi Keşifler ’in sebeplerinden biri değildir?

A) Matbaanın etkisiyle coğrafya bilgisinde gelişmelerin meydana gelmesi B) Gemicilik alanındaki gelişmeler ve cesur gemicilerin yetişmesi C) İpek ve Baharat yollarının Türklerin ve Müslümanların denetimine geçmesi ile Avrupalıların Çin ve Hindistan’a doğrudan ulaşma isteği D) Katolik kilisesinin bozulması ve kilisenin, bazı zümrelerin çıkarına uygun hareket etmesi Soru-14: Aşağıdakilerden hangisi Coğrafi Keşiflerin ekonomik sonuçlarından biridir?

A) Ticaret yollarının değişmesi B) Avrupa’dan Amerika’ya, göçlerin başlaması C) Hristiyanlığın yayılması D) Sömürge İmparatorluklarının kurulması Soru-15: 15.ve 16.yüzyıllarda Avrupa ülkelerinde görülen edebiyat, sanat ve bilimdeki gelişmelere genel olarak ne ad verilir? A) Reform B) Coğrafi Keşifler C) Rönesans D) Sinop

Soru-16: 15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa’da meydana gelen aşağıdaki olaylardan hangisi Osmanlı Devleti’ni ekonomik olarak en fazla etkilemiştir?

A) Rönesans hareketleri B) Reform hareketleri

C) Avrupa’daki mezhep çatışmaları D) Coğrafi Keşifler

Soru-17: Yeni Çağ’daki Rönesans ve Reform gibi hareketler 18.yüzyılda Avrupa’da her konuda akla öncülük tanıyan, felsefe ve bilimde büyük gelişmelerin yaşandığı bir düşünce sisteminin doğmasına neden oldu.

Doğa bilimlerinde büyük bir gelişmenin başladığı bu dönem aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanayi Çağı B) Aydınlanma Çağı C) Skolastik Dönem D) Orta Çağ

Soru-18: *Haçlı Seferleri * Coğrafi Keşifler * Sanayi İnkılâbı

Yukarıdaki olayların ortak özelliği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Akılcı düşüncenin doğmasını sağlamaları B) Yeni bir çağın başlangıcı olmaları C) Sonuçlarıyla tüm dünyayı etkilemeleri D) Batı ülkelerinin ekonomik ve ticaret alanında gelişimine neden olmaları

Soru-19: Fransız İhtilali ile aşağıdaki çağlardan hangisi başlamıştır?

A) Yeni Çağ B) Yakın Çağ C) Orta Çağ D) İlk Çağ

Soru-20: Tanzimat Döneminde hukuk, askerlik ve yönetim alanında yenilikler yapılmıştır.

Aşağıdakilerden hangisi Tanzimat Fermanı ile getirilen yeniliklerden biri değildir?

A) Halka yönetime katılma hakkı tanınacak. B) Vergiler herkesin kazancına göre toplanacak. C) Herkes mal mülk edinebilecek, dilerse bu mallarına satabilecek veya evladına miras bırakabilecek. D) Askere alınmalar ve terhisler belli yöntemlere göre yapılacak.

21 Ocak 2022 Cuma

Asurlar

 Başkentleri Ninova'dır. Başkentleri Ninovada dünyanın ilk kütüphanesini kurmuşlardır. Toprakları verimli olmadığı için ticaretle uğraşmışlardır. Anadolu'da bulunan Kültepe Kaniş Karumu (pazaryeri) ile ticaret yapmışlardır mediterranean foods

Babiller

Başkentleri Babil’dir. Merkeziyetçi bir devlettir. En ünlü kralları Hammurabi’dir. Kral Hammurabi tarafından hazırlanan Hammurabi Kanunları tarihteki ilk anayasa olarak bilinir. Hammurabi Kanunları kısasa kısas esasına dayandığı için çok serttir. Babil'in Asma bahçeleri ve Babil Kulesi ünlü yapılarıdır.

5 Kasım 2020 Perşembe

Sosyal Bilgiler Dersi

 Sosyal bilgiler dersi 4 5 6 7 sınıflarda okutulan 8.sınıflarda inkılap tarihi olarak okutulan bir derstir. İçerik olarak tarih coğrafya ve vatandaşlık derslerin bir araya gelmesinden oluşmaktadır. Sosyal bilgiler dersi dünyada 1900 yıllarında başında ABD de ders olarak okutulmaya başlanmıştır. ABD yeni toplum düzenini kurmada bu dersten yararlanmıştır. Daha sonra tüm dünyaya sosyal bilgiler dersi dalga dalga yayılmıştır. Ülkemizde de zaman zaman okutulan sosyal bilgiler dersi yapılandırmacı eğitim ile büyük değişim yaşansa da 2015 de son halini almıştır.

Öğrencileri sosyal hayata hazırlayan sosyal bilgiler dersinin önemi toplumsal değişimle daha da farkına varılmıştır. 


3 Nisan 2020 Cuma

KADER İLE İLGİLİ KAVRAMLAR


KADER İLE İLGİLİ KAVRAMLAR

EMEK VE RIZIK

Emek, insanın bir amaca ulaşması, bir yarar elde etmesi için zihinsel ve bedensel olarak çaba sarf etmesi, gayret göstermesidir.

Rızık ise canlıların ihtiyaç duyduğu ve yararlandığı Allah tarafından sağlanan her türlü nimet anlamına gelir.
" İnsan ancak çalıştığının karşılığına sahip olur. Onun çalışması şüphesiz görülecek ve ona karşılığı tastamam verilecektir." Necm Suresi 39-41
İslam’a göre rızkımızı elde etmek için emek harcamalıyız.
Rızkımızı helal yollarda kazanmalıyız. (Hırsızlık, faiz, rüşvet vb haramdır)
Nimetleri israf etmemeliyiz.
Peygamberler de rızıkları için çalışmışlardır.
İslam’da dilencilik hoş görülmemiştir. Peygamberimiz " Sizden herhangi birinizin sırtına bir bağ odun yüklenip satması, dilenmesinden hayırlıdır. " buyurmuş.


ECEL VE ÖMÜR

Ecel: Sözlükte; vakit, süre, vaktin bitimi, sürenin sona ermesi anlamındadır.
Terim olarak ecel, insan hayatı ve diğer canlılar için belirlenmiş süreyi ve bu sürenin sonunu, yani ölüm anını ifade eder.

Ömür: Canlıların doğumundan ölümüne kadar geçen sınırlı zaman dilimidir.
" Allah’ın izni olmadan hiçbir kişi ölmez. (Ölüm) Belirli bir süreye göre yazılmıştır."
Âli İmrân Suresi 145
" Her canlı ölümü tadacaktır." (Ali İmran, ayet 185)

TEVEKKÜL

Tevekkül: Allah'a teslim olmak, güvenmek, dayanmak,bağlanmak ve sığınmak demektir. Dini terim olarak ise, bir amaca ulaşmak için gerekli olan her türlü önlemi alarak; elinden gelen tüm gayreti gösterdikten sonra kalben Allah'a bağlanıp ona güvenmek, sonucu Allah'tan beklemek demektir.
 Örnekler:
1. Bir çiftçinin tarlasını ekip, gerekli bakımı (sulama, ilaçlama vs.) yaptıktan sonra Allah’tan bol ürün dilemesi.
2. Bir öğrencinin; derslerine zamanında çalışıp sınavdan yüksek not almak istemesi-bunun için Allah’a dua etmesi.
3. Bir hastanın iyileşebilmesi için önce doktora gidip tedavi olması, gerekli ilaçları kullanması daha sonra Allah’tan şifa beklemesi
Örnek olaylar:
  • Peygamberimiz, bir adama devesini bağladıktan sonra tevekkül etmesini tavsiye etmiş.
  • Hz Ömer, çalışmadan tevekkül eden insanlara kızmış ve onları “müteekkil-hazır yiyici” olarak nitelendirmiştir.







BAŞARI-BAŞARISIZLIK

         Başarılı olmak için kişinin çalışması, çabalaması, yaptığı işlerle ilgili gerekli her türlü gayreti göstermesi ve sorumluluklarını yerine getirmesi gerekir.
         Bu yüzden kişi öncelikle çok çalışmalı ve başarılı olmayı Allah’tan (c.c.) beklemelidir.
         Çok çalışmasına rağmen arzu ettiği başarıya ulaşamayan insan da “Ben ne bahtsızım.” diyerek Allah’ın (c.c.) takdirine isyan etmemeli, gayreti elden bırakmamalıdır.
         Hak ve adaletten ayrılarak zulüm ve haksızlıkla bir şeyleri elde etmek başarı sayılmaz
         Başarı yolunda insan bir engelle karşılaştığında hemen vazgeçmemeli ve sorumluluktan kaçmamalıdır.

SAĞLIK VE HASTALIK

         İnsanlar öncelikle sağlıklarına dikkat etmelidir. Vücudumuz bize Allah’ın bir emanetidir. Sağlığımızı korumak için dengeli beslenmeli, spor yapmalı ve içki sigara gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durmalıdır.
         Bu konuyla ilgili Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: “Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin!..”
        Ayrıca beden, elbise ve çevre temizliğine dikkat etmekle ilgili ayetlerde “Giysilerini temiz tut. Kötü şeylerden sakın.” buyrularak bu konuya dikkat çekilmiştir

        Bütün tedbirlerine rağmen hasta olduysak tedavi olmalı ve Allah’tan şifa beklemelidir.
         Hz. Muhammed (s.a.v.) “Ey Allah’ın kulları! Tedavi olunuz. Şüphesiz Allah her hastalığın şifasını yaratmıştır.” buyurarak bu konuda bizlere yol göstermiştir.

AYETEL KÜRSİ

Ayetel Kürsi, Bakara Suresinin 255. ayetidir.
Tevhid ilmiyle alakalı en büyük Ayet-i kerimedir.
İçinde "kürsi" kelimesi geçtiği için "Ayetel-Kürsi" adını almıştır.
Bu ayet, Allah’ın yüce sıfatlarını ve eşsiz kudretini anlatmaktadır.
Ayetel Kürsi namaz içinde sure şeklinde okunduğu gibi, namazın bitiminde tesbihden önce de okunur.

Ayetel Kürsi’de geçen Allah’ın sıfatları

HAYY : Allah’ın canlı ve diri olması
KAYYUM: Bütün varlığı idare eden, gözeten ve koruyan olması
ALİYY: Allah’ın yüce olması
AZİM: Allah’ın büyük olması

Ayetel kürsi’de şunlar anlatılır:

Allah’tan başka ilah yoktur. (Allah’ın birliği-Tevhid inancı)(VAHDANİYET  SIFATI)
Allah uyumaz ve uyuklamaz
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır.
Allah her şeyi bilir(İLİM SIFATI), insanlar ise Allah’ın bildirdiği kadar bilir.
Allah izin vermeden kimse kimseye şefaat (manevi yardım) edemez.
Allah’ın KÜRSİ’si yani SONSUZ KUDRET-GÜCÜ her şeyi kuşatır.
Allah en yücedir en büyüktür. (ALİYY ve AZİM SIFATLARI)

2 Nisan 2020 Perşembe

UNESCO(Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü)



İnsanlığın ortak mirasını korumak için ve geliştirmek için uluslararası iş birliğine gerek duyulmuştur. Bu amaçla 1972 yılında UNESCO genel toplantısında “İnsanlığın Ortak Malı Olan ve Doğal Varlıkların Korunması Sözleşmesi” kabul edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti 1982 yılında bu anlaşmayı kabul etmiştir.

Ülkemizde UNESCO tarafından koruma altına alınan eser sayısı 18’dir. Bunar;
·         İstanbul [1985]
·         Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (Sivas) [1985]
·         Hattuşa (Boğazköy) - Hitit Başkenti (Çorum) [1986]
·         Nemrut Dağı (Adıyaman - Kâhta) [1987]
·         Xanthos-Letoon (Antalya - Muğla) [1988]
·         Safranbolu Şehri (Karabük) [1994]
·         Troya Antik Kenti (Çanakkale) [1998]
·         Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne) [2011]
·         Çatalhöyük Neolitik Kenti (Konya) [2012]
·         Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı (İzmir) [2014]
·         Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu (Bursa) [2014]
·         Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri  [2015]
·         Efes (İzmir) [2015]
·         Ani Arkeolojik Alanı (Kars) [2016]
·         Afrodisias (Aydın) [2017]
·         Göbeklitepe Arkeolojik Alanı (Şanlıurfa) [2018]
Kültürel olarak;
Göreme Milli Parkı ve Kapadokya (Nevşehir) [1985]
Pamukkale-Hierapolis (Denizli) [1988]
Hem kültürel, hem doğal miras olarak listeye alınmıştır.

Bilim Mirası
Bazı bilim insanlarının yaptığı çalışmalar sonucunda tüm insanlığın karşılayacak teknolojiler geliştirmiştir. Elde edilen bilgiler sonucunda icat edilen araç gereçler hayatı kolaylaştırmıştır.
Ali Kuşçu

Yeni Zelanda'da Sosyal Bilgiler Eğitimi

 eni Zelanda'da sosyal bilgiler eğitimi, öğrencilerin insanların, toplumların ve kültürlerin öğrenmelerine yardımcı olmak amacıyla tasarlanmış bir ders programıdır. Sosyal bilgiler, öğrencilere geçmiş ve şimdiki toplumlar hakkında bilgi verir ve onların gelecekteki toplum üyeliğine nasıl hazırlandıklarını öğretir. Sosyal bilgiler dersleri, öğrencilere demokrasi, insan hakları, sosyal adalet ve diğer önemli konular hakkında bilgi verir.Sosyal bilgiler dersleri, Yeni Zelanda'da ilkokul ve ortaokul düzeyinde verilir. Öğrenciler, geçmiş ve şimdiki Yeni Zelanda toplumları hakkında öğrenir ve aynı zamanda Avustralya, Asya ve Pasifik adaları gibi diğer bölgeler hakkında da bilgi edinirler. Öğrenciler ayrıca, insanların farklı kültürler arasındaki ilişkileri ve iletişimi öğrenirler.Yeni Zelanda'da sosyal bilgiler dersleri, öğrencilere okuma, yazma, dinleme ve konuşma becerilerini geliştirmeyi amaçlar. Öğrenciler ayrıca, araştırma yapma, problem çözme ve karar verme becerilerini de geliştirirler. Sosyal bilgiler dersleri, öğrencilere aynı zamanda düşünme becerilerini de geliştirir ve onların kendilerini ifade etme yeteneklerini artırır.Sonuç olarak, Yeni Zelanda'da sosyal bilgiler eğitimi, öğrencilere geçmiş, şimdiki ve gelecekteki toplumlar hakkında bilgi verir ve onları demokrasi, insan hakları ve diğer önemli konular hakkında düşünmeye teşvik eder. Bu eğitim, öğrencilere okuma, yazma, dinleme, konuşma ve düşünme becerilerini geliştirir ve onların kendilerini ifade etme yeteneklerini artırır.


Uygur Devleti

Uygur Devleti, Orta Asya'da kurulan bir Türk devletidir. Devletin kuruluşu, 8. yüzyıla tarihlenir ve Doğu Türkistan bölgesinde kurulmuştur. Uygur Devleti, Türk dilini resmi dil olarak kullanmış ve Türk kültürünü benimsemiştir. Devletin hükümdarları, Türkçe yazılı resmi belgeler hazırlamış ve Türkçe olarak yönetimini yürütmüşlerdir.

Uygur Devleti, Çin ile olan ticaret ilişkileri sayesinde zenginleşmiş ve güçlenmiştir. Ayrıca, Uygur Devleti, Orta Asya'da önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Devletin hükümdarları, Çin'den gelen ticaret yolu olan "Hâkimiyet Yolu"nu (Silk Road) kontrol etmişler ve bu sayede Çin ile ticaret yapmışlardır.

Uygur Devleti, ayrıca Budizm'i benimsemiş ve Budist rahipleri tarafından yönetilmiştir. Budizm, Uygur Devleti'nin resmi dini olmuş ve devletin hükümdarları tarafından da benimsenmiştir. Bu sayede, Uygur Devleti, Orta Asya'da Budizm'in yayılmasında önemli bir rol oynamıştır.

Uygur Devleti, 10. yüzyılda Çin'den gelen saldırılar sonucu yıkılmış ve Çin'in egemenliğine girmiştir. Ancak, Uygur Devleti'nin etkisi hala Orta Asya'da hissedilmektedir ve Türklerin tarihinde önemli bir yere sahiptir.

Sosyal Bilgiler Özgür Düşünce Ortamının Bilime Etkisi

 Bilimin ilerlemesi ve bilimsel çalışmaların yapılabilmesi için en önemli koşul, özgür düşünce ortamının sağlanmasıdır.  Tarihi dönemler incelendiğinde insanların düşüncelerini özgürce ifade edebildikleri ortamlar yeni fikirlerin ortaya çıkmasına ve bilimsel çalışmaların yapılmasına olanak sağlamıştır.  16  İyonya Medeniyeti deniz koloniciliği ile uğraşırken bir yandanda özgür düşünce ortamını oluşturarak bilimsel çalışmaların önünü açmıştır. Özgür düşüncenin sonucunda Pisagor, Tales, Hipokrat, Homeros ve Diyojen gibi dünyaca ünlü bilim insanlarının yetişmesini sağlamıştır. Bu bilim insanları, matematik, tıp, edebiyat ve felsefe gibi alanlarda önemli çalışmalar yapmışlar ve bilimin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.  Orta Çağda Avrupa‟da Skolastik düşünce yani kilisenin kontrolünde olan ve dine dayalı değişmez düşünce hakimdi. Özgür düşünce kilisenin menfaatlerini ve otoritesini zayıflattığı için yasaklanmış ve kilisenin düşüncelerinin dışında açıklanan düşünceler cezalandırılıyordu. Kısaca Avrupa orta çağ da karanlık çağı yaşamaktaydı.  Avrupa‟nın tam aksine İslam coğrafyasında bilimsel gelişmeler özgür düşünce ortamının sunulması sayesinde altın çağını yaşıyordu. Özgür düşünce ortamı sile birlikte yeni fikirler, bilimsel çalışmalar büyük ilgi ve destek görüyordu. Devletler ve devlet adamları bilime, bilim insanına değer veriyor ve bilimsel çalışmaların yapıldığı medreseler inşa ediyordu.  15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa‟da gerçekleşen Rönesans ve Reform hareketleri sonunda skolastik düşünce zayıflamış, özgür düşüncelerin açıkça söylenmeye başlamasıyla pozitif düşünce yaygınlaşmıştır. Bu dönemde açıklanan düşünceler deney ve gözlem yolu ile ispatlanmaya çalışılmıştır.  Kilisenin bilim ve düşünce ortamı üzerinde etkisini kaybetmesiyle 18. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşen Fransız İhtilâli ile hürriyet, adalet ve eşitlik gibi kavramlar, tüm dünyaya yayılmaya başlamıştır. Bu kavramlar, özgür düşüncenin gelişmesine ve yayılmasına katkıda bulunmuştur.  1948 yılında ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi‟nde “Herkesin görüş ve anlatım özgürlüğü hakkı vardır. Bu hak hangi ülkede olursa olsun bilgi ve düşünceleri arama, alma ve yayma özgürlüğünü içerir.” maddesi ile düşünceyi açıklama özgürlüğü, uluslararası alanda güvence altına alınmıştır

Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan İnkılaplar

 Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan İnkılaplar

Gazi’nin daha milli mücadele sürerken Maarif Kongresi’ni düzenlemesi. Neyi kanıtlar?

Eğitime önem verdiğini

Türk milletinin çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmasını, Cumhuriyeti koruyacak ve geliştirecek bir neslin yetiştirilmesi için eğitim sisteminin düzenlenmesi zorunluydu.

Osmanlı ülkesinde, Dinî eğitim veren medreseler, Batı tarzında eğitim veren mektepler ve azınlıklar ile yabancılara ait okullar eğitim veriyorlardı.

* Neyi kanıtlar?

Eğitim birliği olmadığını

Azınlıkların kendi okulları, yabancı devletlerin(Fr., İng., Alm., ABD,…) açtığı okullar vardı ki bunların kuruluş amaçları, eğitim programları ve yönetimleri devlet denetimi dışında idi. Bu okulların bazılarında düşmanca bir zihniyetle bölücü ve yıkıcı bir eğitim verilmekteydi.

* Bir ülkede farklı eğitim anlayışlarıyla faaliyet gösteren okulların bulunması neye yol açabilir?

Dünya görüşleri farklı nesillerin yetişmesi, bu nesillerin ülke ile ilgili konularda çatışma içinde olmaları

Tevhid-i Tedrisat Kanunu: (3 Mart 1924) ∎ Ülkedeki bütün yerli-yabancı okullar Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönetim ve denetimine bağlandı. neyi kanıtlar?

Eğitim birliği sağlandığını, eğitim alanında bağımsızlığımızın korunduğunu

∎ Dini ağırlıklı eğitim veren medreseler kapatıldı. neden?

Eğitim birliğini sağlamak, laik ve çağdaş eğitimi gerçekleştirmek amacıyla

∎ Kız ve erkek öğrencilerin aynı yerde karma olarak eğitim görmeleri

∎ İlköğretimin tüm vatandaşlar için parasız ve zorunlu olması esası getirildi. Neyi kanıtlar?

Sosyal devlet anlayışının gerçekleştirildiğini, eğitimde fırsat eşitliği sağlanmaya çalışıldığını

∎ Okullarda okutulan dersler; milli kültürü benimseten ve bilimsel esaslara uygun hale getirildi.

Sonuçta laik, çağdaş, milli ve bilimsel bir eğitim sistemi oluşturuldu.

Cehalete Karşı Açılan Savaş

Ülkemizde bırakın eğitimli olmayı, okuryazar oranı bile çok düşüktü (yaklaşık %10)

Atatürk’ün eğitimdeki en önemli hedefi; büyük çoğunluğu okuma yazma bilmeyen halkımızı okur-yazar hale getirmek- cahilliği ortadan kaldırmaktı.

“Büyük Türk milletine, onun bütün emeklerini verimsiz duruma sokan, zor yolun dışında kolay bir okuma yazma anahtarı vermek gerektir. Büyük Türk milleti, bilgisizlikten, az emekle ancak kendi güzel ve asil diline kolay uyan bir araçla kurtulabilir. Bu okuma yazma anahtarı ancak Latin aslından alınan Türk alfabesidir.”

* Gazi’ye göre, harf inkılâbının gerekçeleri nelerdir?

Arap alfabesi ile okuma-yazmanın çok zor olması(özellikle sesli harflerin olmaması nedeniyle), Arap alfabesinin Türkçenin ses özelliklerine uygun olmaması

1 Kasım 1928’de TBMM’de kabul edilen yasa ile Latin kökenli ‘Yeni Türk Harfleri’ kabul edildi. Ardından Yeni Türk alfabesini halkımıza öğretmek- okuryazar oranını yükseltmek amacıyla amacıyla Millet Mektepleri açıldı. Bütün Türkiye büyük bir okul haline gelmişti. Yeni harflerin kullanılmasını yaygınlaştırmak için 16-45 yaş arasındaki çok sayıda vatandaşın katıldığı kurslar düzenlenmiştir.

Yalnızca 1 Ocak 1929 tarihinde başlayan ders yılında bir milyondan fazla kişi derslere devam etmiş ve %50 başarıyla 500 binden fazla insan okuma yazma öğrenmiştir. 1936 yılına kadar süren seferberlikte bu rakam 2,5 milyonu geçti.

Atatürk, yeni alfabeyi tanıtmak, bu alfabenin benimsenmesini ve öğrenilmesini kolaylaştırmak için yurt gezisine çıktı. Birçok ilde yazı tahtasının başına geçerek yeni alfabeyi halka öğretmeye çalıştı, halka örnek oldu. Bu nedenle kendisine Başöğretmen unvanı verildi.

Harf inkılâbı ile Türk toplumunun çağdaşlaşması yolunda büyük bir adım atıldı.

Milli Kültür, Milli Kimlik

Kültür, toplumların kimliğidir. Atatürk, ulusal bir kültürün oluşturulmasını, halkı bir arada tutacak bağ olarak düşünülüyordu.

Dönemin batılı kaynakları, Türkleri dünya medeniyetine katkısı olmayan, yeteneksiz, sarı ırktan bir millet olarak tanıtıyorlardı. Hatta bu konularda daha ileri giderek Türklerin Avrupa’dan Asya’ya sürülmesi gereken bir barbarlar topluluğu olduğunu savunuyorlardı. Türkler ise tarihlerinin ve millî kültürlerinin yeterince farkında olmadıkları için bu asılsız propagandalara karşı koyamıyor ve kendilerine güvenlerini kaybediyorlardı.

Bu durum karşısında öğrencilik yıllarından beri tarihe ilgi duyan Gazi ise Türk milletinin köklü ve zengin bir tarihe sahip olduğunu biliyordu. Türklerin tarih boyunca kurduğu büyük devletler, dünya uygarlığının gelişimine sağladığı katkılar araştırılacak; bu sayede Türk tarihine yöneltilen olumsuz eliştirilere yanıt verilmiş olacaktı.

 Gazi, tarih konuları üzerine çalışıyor.

“Büyük devletler kuran atalarımız, büyük ve kapsamlı uygarlıklara da sahip olmuştur. Bunu aramak, incelemek, Türklüğe ve dünyaya bildirmek, bizler için borçtur. Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.

Gazi, tarih inkılabı ile Türkleri milli kimlik sahibi bir millet haline getirmek istiyordu.

Türk tarihinin köklerini(İslam öncesi) araştırmak ve Türklerin dünya medeniyetine katkılarını ortaya çıkarmak amacıyla Türk Tarih Kurumu kurulmuştur.

Milli dil, millî kültürü öğrenmenin ve gelecek nesillere aktarmanın vazgeçilmez araçlarından biridir. Bu yönüyle de insanları birbirine yakınlaştıran ve onların bir millet hâline gelmesini sağlayan ana etkenlerdendir.

Gazi, Türk dilinin de Türk tarihi gibi, bilimsel incelemelere tabi tutularak, güzelliği ve zenginliğinin ortaya çıkarılması amacıyla 1932’de TDK’yı kurdurttu.

En uzak köye ve mezralara dek gidildi. Sekiz ay içinde, halk ağzından 125.988 Türkçe sözcük derlendi; bir yıl sonra bu sayı 129.792’ye çıktı. Böylece Türk dilinin zengin bir dil olduğu kanıtlandı.

Gazi’nin bir cumhurbaşkanı olarak, TDK çalışmalarına başkanlık etmiş, Türk Dil Kurultayı’nı toplamıştır.

Dilimize yerleşmiş yabancı kökenli kelimelerin atılarak, yerlerine Türkçe karşılıklarının bulunması çalışmaları yapıldı. Amaç Türkçeyi yabancı dillerin egemenliğinden kurtarılması idi. Zira dil bir milletin bağımsızlık sembollerinden biridir.

Atatürk’ün geometri terimlerini Türkçeleştirmesi dilde sadeleştirme çalışmalarına doğrudan katkıda bulunmuştur.(açı, üçgen, beşgen, çember, eşit, yatay, dikey…)

Gazi, tarih-dil öğretecek akademisyenler yetiştirmesi hem de hem de üniversitelerin de tarih-dil alanında çalışmalar yapması için Ankara’da DTCF’nin kurulmasını sağlamıştır.

TTK ve TDK’nın kurulması, Atatürk ilkelerinden milliyetçilik ile doğrudan ilişkilidir.

Üniversite Reformu

* Üniversite inkılabı neden yapılmıştır?

Gazi, çağdaş uygarlığın temelinin bilime ve onun uygulamaya geçirilmesiyle ortaya çıkan teknolojiye dayandığını biliyordu. Bilimin ve teknolojinin üretilip geliştirildiği yerler ise üniversiteler idi. Ancak Kurtuluş Savaşı’ndan yeni çıkmış olan ülkemizde üniversite eğitimi yetersizdi.

Öncelikle Avrupa ülkelerindeki üniversitelere öğrenciler gönderdi.

Osmanlı döneminden kalan tek üniversite İstanbul’daki Darülfünun idi. Ancak Darülfünun, Türkiye’nin bilimsel gelişimi ve kalkınması yolunda kendisinden beklenen katkıyı sunamadı. İnkılapların halka benimsetilmesinde Darülfünun’dan gerekli destek alınamadı.

Türkiye’ye davet edilen Prof. Malche’den Darülfünun hakkında rapor hazırlaması istendi. Malche raporunda; üniversitede bilimsel yayın yapılmadığını hem hocaların bilgi düzeylerinin hem de eski yöntemlere dayalı ezberci eğitim yapıldığınıˇvurguladı. Öğretim üyelerinin yurt dışında yetiştirilmesi, yabancı dil eğitimine önem verilmesi, öğrencilerin araştırmaya yöneltilmesi, derslerde uygulamaya önem verilmesi gibi önerilerde bulundu. Ayrıca üniversitenin halka yönelik konferanslar düzenleyip bir dergi çıkararak toplum ile iletişim kurması gerektiğini belirtti.

TBMM’de kabul edilen bu kanunla Darülfünun kapatıldı ve onun yerine 1 Ağustos 1933’te İstanbul Üniversitesi kuruldu. Üniversitede tıp, edebiyat, hukuk ve fen fakülteleri ile çeşitli yüksekokullar oluşturuldu. Gazi, bir yandan bilimsel anlayışa sahip bir öğretim kadrosu kurulmasına önem verirken diğer yandan 1930’lu yıllarda Almanya’daki baskıcı

rejimden kaçan bilim insanlarının Türkiye’ye gelmesini sağladı.

Yeni Türk Devleti’nin araştıran, sorgulayan, bilimsel değerleri rehber edinen(?), yeniliklere açık(?), ulusuna hizmet etme aşkı ile dolu(?) gençlere ihtiyacı vardı.

* Buna göre, üniversite reformu, hangi Atatürk ilkeleri üzerine inşa edilecektir?

Laiklik, inkılapçılık, milliyetçilik

Güzel Sanatlar ve Spordaki Gelişmeler

“Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.”

* Gazi’nin yukarıdaki sözleri nasıl değerlendirilebilir?

Sanatta gelişmeyi çağdaşlaşmanın bir gereği olarak görüyor.

“Efendiler. Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz; hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz; fakat sanatkâr olamazsınız.” Sözleri neyi kanıtlar?

Gazi’nin sanata ve sanatçıya büyük değer verdiğini

Atatürk, güzel sanatların ve sanatçıların desteklenmesini devletin görevlerinden biri olarak gördü. Onun çağdaş Türk sanatının gelişmesi için harcadığı çabalar sonucunda da ülkemiz müzik, resim ve heykelcilik sanatlarında önemli gelişmelere sahne oldu. Gazi, ulusal bir kültür oluştururken sanatı bu sürecin önemli bir unsuru olarak gördü.

Atatürk’ün müzik alanındaki düşüncelerini gerçekleştirmek amacıyla 1924 yılında Ankara’da (Batı) müzik öğretmeni yetiştirmek üzere Musiki Muallim Mektebi açıldı. Onu 1926’da Batı müziği çalgılarının eğitimini vermek üzere açılan İstanbul Belediye Konservatuarı izledi. 1936’da ise Ankara Devlet Konservatuvarı açıldı. Cumhuriyet konservatuvarlarında yapılan çalışmalarla dünya çapında orkestra şefleri, piyanistler, sopranolar ve keman sanatçıları yetişti.

Çağdaş anlamda ilk orkestra olan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası kuruldu(1932) ve konserler vermeye başladı.

Mustafa Kemal, sahne sanatlarına da büyük ilgi gösterdi. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından hemen sonraki günlerde tiyatrocu Bedia Muvahhit’in sahneye çıkarak öncü olmasını istemiş, bu şekilde Türk kadınının toplum baskısı ve sahne korkusunu aşmasında çok önemli bir katkı sağlamıştır.

Atatürk’ün çabalarıyla cumhuriyetimizin ilk ressamlarını ve heykeltıraşlarını yetiştirmek amacıyla 1926 yılında kurulmuş olan Gazi Terbiye Enstitüsünde bir resim bölümü açıldı. 1927 yılında ise Osmanlı Dönemi’nden kalan Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Okulu) Güzel Sanatlar Akademisine dönüştürüldü.

Okullarda resim, müzik dersleri okutulmaya başlandı.(1924)

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”

Gazi, ünü ressam İbrahim Çallı ile ‘Resim ve Heykel Müzesi’nin açılışında sergilenen eserleri inceliyor 1937

Atatürk birçok spor dalıyla ilgilendi ve ülkemizde sporun gelişmesine önem verdi; sporu millî eğitim politikalarının bir parçası olarak değerlendirdi. Dünyada beden eğitimini ülkesinde zorunlu hale getiren ilk devlet adamıdır.

Öncelikle Türk sporcularını yetiştirecek, beden eğitimi öğretmenleri ve spor uzmanları yetiştirmek üzere bir kurs açtırmıştır. 1922’de Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı adlı teşkilat kurularak sporun ve sporcunun maddi-manevi anlamda desteklenmesini sağlandı.

1930’da çıkarılan “Belediye Yasası” ile belediyelere spor alanları, stadyumların yapılması ve işletilmesi ile ilgili bazı yükümlülükler getirilmiştir.

Atatürk’ün Türk sporuna kazandırdığı en önemli unsurlardan biri de bayan sporculardır. Türk kadını 1926’da atletizm pistlerinde görülmeye başlarken, dünya kadınları Olimpiyatlarda ilk kez 1928’de pistlere çıkmıştır.

* Yukarıdaki paragraf Gazi’nin hangi özellikleri ile ilişkilendirilebilir? Hangi sonuçlar çıkarılabilir?

Yenilikçi olması, kadın erkek eşitliğini her alanda gerçekleştirmeye çalıştığını…

v

1081 İZMİR’İN FETHİ BİLGİ NOTU

 

1081 İZMİR’İN FETHİ ANMA ETKİNLİKLERİ BİLGİ NOTU

İzmir yüzyıllara yayılan çetin mücadeleler sonucunda kalıcı olarak fethedilmiş ve bir Türk yurdu olabilmiştir. Ege’nin kilit noktasındaki bu güzel kent Malazgirt Savaşı sonrasında Bizans’tan Çaka Beyliği’ne, Venedik ve Cenevizlilerden Aydınoğulları’na, Timur Devleti’nden Osmanlılar’a kadar birçok siyasi güç ve kavmin yer aldığı savaşlara sahne olmuştur.

İzmir’i fetheden ilk Türk fatihi Çaka Bey’dir. 1081 yılındaki fethin ardından Çaka Bey bu kentte 40 parçalık bir donanma inşa ettirdi ve tarihteki “İlk Denizci Türk Beyi” oldu. Donanmasıyla Foça ve Urla’nın ardından Midilli, Sakız, Sisam ve Rodos adalarını fethetti. İzmir’i fetihlerinin merkez üssü olarak kullanan Çaka Bey, İstanbul’u fethetmeyi de kafasına koymuştu. Bu amaçla İstanbul yolu üzerindeki kaleleri hedef almaya başladı. Ne var ki Bizans entrikaları sonucunda, damadı Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan tarafından Çanakkale’de öldürüldü. Onun ölümünden sonra Türkler bir süre daha İzmir ve çevresine hâkim olsalar da I. Haçlı Seferi sırasında Bizanslılar İzmir’i geri aldı. 1098 yılında kentteki 10.000 civarında Türk’ün katledilmesiyle de İzmir’deki ilk Türk varlığı kanlı bir şekilde sona erdi.

Türklerin İzmir’e geri dönmeleri Çaka Bey’in ölümünden yaklaşık iki yüzyıl sonra gerçekleşti. Aydınoğulları Beyliği’nin başındaki Mehmet Bey, 1317’de Kadifekale’yi ele geçirdi. Ancak o yıllarda İzmir şehrinde iki kale bulunuyordu. Cenevizlilerin elinde bulunan Aşağı Kale/Liman Kalesi henüz fethedilememişti. 12 yıl süren bu duruma Mehmet Bey’in oğlu Gazi Umur Bey son verdi. 1329’da bu kaleyi de fetheden Aydınoğulları İzmire tamamen hâkim oldu. Gazi Umur Beyin Aydınoğulları’nın başında bulunduğu dönemde İzmir’in ticari ve stratejik önemi arttı. Umur Bey İzmir’de yaptırdığı donanmasıyla kısa zamanda Ege Denizi’ne hâkim oldu. Bölgedeki hâkimiyetleri zedelenen ve ticaretleri sekteye uğrayan Hristiyanlar sonunda Papa’nın önderliğinde bir Haçlı donanması oluşturarak 1344’te İzmir’e saldırdı ve Aşağı Kale/Liman Kalesi’ni geri aldı. Aydınoğulları ancak Kadifekale’de tutunabilmişti. Bu olay sonrasındaki dört yıl boyunca Kadifekale’deki Aydınoğulları ile Aşağı Kale/Liman Kalesi’ndeki Haçlılar arasında çok sert savaşlar yaşandı. Gazi Umur Bey’in 1348 yılında şehit olması sonrasında ise Aydınoğulları Haçlılarla uzlaşarak barış anlaşması imzaladı.

1390’da Kadifekale’yi ele geçiren Yıldırım Bayezid Aydınoğulları Beyliği’ne son verdi ve İzmir’de Osmanlı egemenliğini başlattı. Ancak Aşağı Kale/Liman Kalesi’ni fethetme girişimleri henüz başarıya ulaşmamıştı. Bu fethi Osmanlılar’ı 1402’deki Ankara Savaşı’nda bozguna uğratan Timur gerçekleştirecekti. Savaş sonrasında ordusunun bir kısmıyla İzmir’e ulaşan Timur yıllardır fethedilemeyen Aşağı Kale/Liman Kalesi’ni kuşattı. Oldukça zorlu mücadeleler sonucunda kaleyi fethetti. Kaleyi temeline kadar yıktırıp, molozlarını da denize döktürdü. İzmir’i de yeniden kurulan Aydınoğulları’na bırakarak geri çekildi. Fetret Devri ve sonrasında çeşitli aralıklarla İzmir’de etkin olan Cüneyd Bey’in ortadan kaldırılmasıyla da İzmir ve çevresi Sultan II.Murat Devri’nde kesin olarak Osmanlı yönetimine geçti.

Yüzyıllar sonra İzmir’i “Megalo İdea” düşüncesinin sıçrama taşı olarak gören Yunanlılar ile destekçileri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğindeki Türk Milleti’nden gereken cevabı almış böylece İzmir’in Türk yurdunun ayrılmaz parçası olduğu bir kez daha tüm dünyaya kanıtlanmıştır. Kurtuluş gününde İzmir Hükümet Konağı’na yeniden Türk bayrağını çeken Yüzbaşı Şerafettin Bey de yüzyıllar önce Çaka Bey ve Gazi Umur Bey’in şehre vurduğu Türk mührünü perçinlemiştir.  

KAYNAK: İZMİR VALİLİĞİ VE İZMİR İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

7. SINIF 2.ÜNİTE: KÜLTÜR ve MİRAS TEST-2 SORULARI

 7. SINIF 2.ÜNİTE: KÜLTÜR ve MİRAS TEST-2 SORULARI (COĞRAFİ KEŞİFLER, RÖNESANS, REFORM, AYDINLANMA ÇAĞI, SANAYİ İNKILABI, FRANSIZ İHTİLALİ, LALE DEVRİ, II. MAHMUT, TANZİMAT FERMANI, ISLAHAT FERMANI VE OSMANLI SANATLARI)

Soru-1: 15 ve 16 yüzyıllarda Avrupalılar tarafından yeni ticaret yollarının, okyanusların ve kıtaların bulunmasına coğrafi keşifler denir.

Yukarıdaki açıklamaya göre aşağıdakilerden hangisi Coğrafi Keşiflerin sonuçlarından biri değildir?

A) Keşfedilen yerlerde yetişen domates, vanilya, patates, kakao gibi bitkilerin Avrupa'ya taşınması B) Soyluların eski gücünü kaybedip ticaretle uğraşan kişilerin (burjuva sınıfı) zenginleşmesi C) İpek ve Baharat Yolunun öneminin artması D) Kültür ve sanatın desteklenmesi sonucu Rönesans'ın doğması

Soru-2: Aşağıdakilerden hangisi Rönesans'ın sonuçlarından biri değildir?

A) Skolastik (kilise görüşü) düşüncenin yıkılarak pozitif düşüncenin oluşması B) Reform hareketleri başlamasına sebep olması C) Bilim ve teknikte gelişmelerin hızlanması D) Din adamları ve kilisenin otoritesinin güçlenmesi Sosyal Bilgiler

Soru-3: Aşağıdakilerden hangisi Reform ‘un sonuçlarından biri değildir?

A) Rönesans'ın başlamasına sebep olması B) Avrupa'da mezhep birliği bozulması ve yeni mezheplerin ortaya çıkması C) Din adamları ve kilisenin güvenini kaybetmesi D) Katolik kilisesinin kendini yenilemesi ve düzeltmesi Soru-4: Aşağıda verilen Avrupa'da yaşanan gelişmeler ve ilk ortaya çıktığı ülke eşleştirmesinden hangisi yanlıştır?

A) Rönesans- İtalya B) Coğrafi Keşifler- Fransa

C) Reform- Almanya D) Sanayi İnkılabı- İngiltere

Soru-5: Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı döneminde gelişen sanat dallarından biri değildir?

A) Ebru B) Hat

C) Çini D) Heykel

Soru-6: Buhar gücüyle çalışan makinelerin üretimde kullanılmasıyla Sanayi İnkılabı başladı.

Yukarıdaki açıklamaya göre aşağıdakilerden hangisi Sanayi İnkılabının sonuçlarından biri değildir?

A) Pazar ve hammadde ihtiyacı sebebiyle sömürgecilik faaliyetlerinin başlaması B) Aydınlanma Çağının başlamasına sebep olması C) Köyden şehre hızlı nüfus göçünün başlaması D) Osmanlı devletinin açık pazar haline gelmesiyle Osmanlı esnafının çökmesi

Soru-7: Aşağıdakilerden hangisi Fransız İhtilali'nin sonuçlarından biri değildir?

A) Sanayi İnkılabının başlamasına sebep olması B) Fransa’da monarşi rejiminin yıkılıp yerine cumhuriyetin kurulmasına neden olması

C) Yeni Çağın bitip Yakın Çağ’ın başlaması

D) Tüm dünyada milliyetçilik, eşitlik, özgürlük kavramlarının önem kazanması

Soru-8: 1718 Pasarofça Antlaşması ile başlayıp 1730 Patrona Halil İsyanı ile sona eren döneme .............. denir.

Yukarıdaki boşluğa aşağıdaki hangi kavram gelmelidir?

A) Tanzimat Devri B) Fetret Devri

C) Lale Devri D) Islahat Devri

Soru-9: Aşağıdaki yeniliklerden hangisi Lale Devrinde yapılmamıştır?

A) Avrupa'ya ilk kez elçiler gönderilmesi B) Avrupa'ya gönderilen elçilikler sürekli hale getirilmesi C) İlk devlet matbaasının kurulması D) Çini ve kumaş fabrikalarının açılması

Soru-10 Aşağıdaki yeniliklerden hangisi III. Selim devrinde yapılmamıştır?

A) Avrupa'ya ilk kez elçiler gönderilmesi B) Avrupa'ya gönderilen elçilikler sürekli hale gelmesi

C) Nizam- Cedit adıyla yeni bir ordunun kurulması D) Mühendishane-i Berri Hümayun'un (Kara mühendishanesi) kurulması

Soru-11: Aşağıdaki yeniliklerden hangisi II. Mahmut devrinde yapılmamıştır?

A) Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması B) Takvimi Vakayı adlı ilk resmi gazetenin çıkarılması C) İlköğretim zorunlu hale getirilmesi D) İlk Posta Teşkilatının Kurulması Soru-12: Gezip görmeyi kendisine iş edinen kimseye seyyah denir.

Yukarıdaki açıklamaya göre Osmanlı Devletindeki 10 ciltlik seyahatnamesiyle ünlü olan aşağıdakilerden hangisidir? A) Kâtip Çelebi B) Piri Reis C) Evliya Çelebi D) Mehmet Çelebi Soru-13: Avrupalıların çeşitli sebeplerle 15.yüzyılın sonunda bilinmeyen ülkeleri bulmak için yaptıkları gezilere “Coğrafi Keşifler” denir.

Aşağıdakilerden hangisi Coğrafi Keşifler ’in sebeplerinden biri değildir?

A) Matbaanın etkisiyle coğrafya bilgisinde gelişmelerin meydana gelmesi B) Gemicilik alanındaki gelişmeler ve cesur gemicilerin yetişmesi C) İpek ve Baharat yollarının Türklerin ve Müslümanların denetimine geçmesi ile Avrupalıların Çin ve Hindistan’a doğrudan ulaşma isteği D) Katolik kilisesinin bozulması ve kilisenin, bazı zümrelerin çıkarına uygun hareket etmesi Soru-14: Aşağıdakilerden hangisi Coğrafi Keşiflerin ekonomik sonuçlarından biridir?

A) Ticaret yollarının değişmesi B) Avrupa’dan Amerika’ya, göçlerin başlaması C) Hristiyanlığın yayılması D) Sömürge İmparatorluklarının kurulması Soru-15: 15.ve 16.yüzyıllarda Avrupa ülkelerinde görülen edebiyat, sanat ve bilimdeki gelişmelere genel olarak ne ad verilir? A) Reform B) Coğrafi Keşifler C) Rönesans D) Sinop

Soru-16: 15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa’da meydana gelen aşağıdaki olaylardan hangisi Osmanlı Devleti’ni ekonomik olarak en fazla etkilemiştir?

A) Rönesans hareketleri B) Reform hareketleri

C) Avrupa’daki mezhep çatışmaları D) Coğrafi Keşifler

Soru-17: Yeni Çağ’daki Rönesans ve Reform gibi hareketler 18.yüzyılda Avrupa’da her konuda akla öncülük tanıyan, felsefe ve bilimde büyük gelişmelerin yaşandığı bir düşünce sisteminin doğmasına neden oldu.

Doğa bilimlerinde büyük bir gelişmenin başladığı bu dönem aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanayi Çağı B) Aydınlanma Çağı C) Skolastik Dönem D) Orta Çağ

Soru-18: *Haçlı Seferleri * Coğrafi Keşifler * Sanayi İnkılâbı

Yukarıdaki olayların ortak özelliği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Akılcı düşüncenin doğmasını sağlamaları B) Yeni bir çağın başlangıcı olmaları C) Sonuçlarıyla tüm dünyayı etkilemeleri D) Batı ülkelerinin ekonomik ve ticaret alanında gelişimine neden olmaları

Soru-19: Fransız İhtilali ile aşağıdaki çağlardan hangisi başlamıştır?

A) Yeni Çağ B) Yakın Çağ C) Orta Çağ D) İlk Çağ

Soru-20: Tanzimat Döneminde hukuk, askerlik ve yönetim alanında yenilikler yapılmıştır.

Aşağıdakilerden hangisi Tanzimat Fermanı ile getirilen yeniliklerden biri değildir?

A) Halka yönetime katılma hakkı tanınacak. B) Vergiler herkesin kazancına göre toplanacak. C) Herkes mal mülk edinebilecek, dilerse bu mallarına satabilecek veya evladına miras bırakabilecek. D) Askere alınmalar ve terhisler belli yöntemlere göre yapılacak.

Asurlar

 Başkentleri Ninova'dır. Başkentleri Ninovada dünyanın ilk kütüphanesini kurmuşlardır. Toprakları verimli olmadığı için ticaretle uğraşmışlardır. Anadolu'da bulunan Kültepe Kaniş Karumu (pazaryeri) ile ticaret yapmışlardır mediterranean foods

Babiller

Başkentleri Babil’dir. Merkeziyetçi bir devlettir. En ünlü kralları Hammurabi’dir. Kral Hammurabi tarafından hazırlanan Hammurabi Kanunları tarihteki ilk anayasa olarak bilinir. Hammurabi Kanunları kısasa kısas esasına dayandığı için çok serttir. Babil'in Asma bahçeleri ve Babil Kulesi ünlü yapılarıdır.

Sosyal Bilgiler Dersi

 Sosyal bilgiler dersi 4 5 6 7 sınıflarda okutulan 8.sınıflarda inkılap tarihi olarak okutulan bir derstir. İçerik olarak tarih coğrafya ve vatandaşlık derslerin bir araya gelmesinden oluşmaktadır. Sosyal bilgiler dersi dünyada 1900 yıllarında başında ABD de ders olarak okutulmaya başlanmıştır. ABD yeni toplum düzenini kurmada bu dersten yararlanmıştır. Daha sonra tüm dünyaya sosyal bilgiler dersi dalga dalga yayılmıştır. Ülkemizde de zaman zaman okutulan sosyal bilgiler dersi yapılandırmacı eğitim ile büyük değişim yaşansa da 2015 de son halini almıştır.

Öğrencileri sosyal hayata hazırlayan sosyal bilgiler dersinin önemi toplumsal değişimle daha da farkına varılmıştır. 


KADER İLE İLGİLİ KAVRAMLAR


KADER İLE İLGİLİ KAVRAMLAR

EMEK VE RIZIK

Emek, insanın bir amaca ulaşması, bir yarar elde etmesi için zihinsel ve bedensel olarak çaba sarf etmesi, gayret göstermesidir.

Rızık ise canlıların ihtiyaç duyduğu ve yararlandığı Allah tarafından sağlanan her türlü nimet anlamına gelir.
" İnsan ancak çalıştığının karşılığına sahip olur. Onun çalışması şüphesiz görülecek ve ona karşılığı tastamam verilecektir." Necm Suresi 39-41
İslam’a göre rızkımızı elde etmek için emek harcamalıyız.
Rızkımızı helal yollarda kazanmalıyız. (Hırsızlık, faiz, rüşvet vb haramdır)
Nimetleri israf etmemeliyiz.
Peygamberler de rızıkları için çalışmışlardır.
İslam’da dilencilik hoş görülmemiştir. Peygamberimiz " Sizden herhangi birinizin sırtına bir bağ odun yüklenip satması, dilenmesinden hayırlıdır. " buyurmuş.


ECEL VE ÖMÜR

Ecel: Sözlükte; vakit, süre, vaktin bitimi, sürenin sona ermesi anlamındadır.
Terim olarak ecel, insan hayatı ve diğer canlılar için belirlenmiş süreyi ve bu sürenin sonunu, yani ölüm anını ifade eder.

Ömür: Canlıların doğumundan ölümüne kadar geçen sınırlı zaman dilimidir.
" Allah’ın izni olmadan hiçbir kişi ölmez. (Ölüm) Belirli bir süreye göre yazılmıştır."
Âli İmrân Suresi 145
" Her canlı ölümü tadacaktır." (Ali İmran, ayet 185)

TEVEKKÜL

Tevekkül: Allah'a teslim olmak, güvenmek, dayanmak,bağlanmak ve sığınmak demektir. Dini terim olarak ise, bir amaca ulaşmak için gerekli olan her türlü önlemi alarak; elinden gelen tüm gayreti gösterdikten sonra kalben Allah'a bağlanıp ona güvenmek, sonucu Allah'tan beklemek demektir.
 Örnekler:
1. Bir çiftçinin tarlasını ekip, gerekli bakımı (sulama, ilaçlama vs.) yaptıktan sonra Allah’tan bol ürün dilemesi.
2. Bir öğrencinin; derslerine zamanında çalışıp sınavdan yüksek not almak istemesi-bunun için Allah’a dua etmesi.
3. Bir hastanın iyileşebilmesi için önce doktora gidip tedavi olması, gerekli ilaçları kullanması daha sonra Allah’tan şifa beklemesi
Örnek olaylar:
  • Peygamberimiz, bir adama devesini bağladıktan sonra tevekkül etmesini tavsiye etmiş.
  • Hz Ömer, çalışmadan tevekkül eden insanlara kızmış ve onları “müteekkil-hazır yiyici” olarak nitelendirmiştir.







BAŞARI-BAŞARISIZLIK

         Başarılı olmak için kişinin çalışması, çabalaması, yaptığı işlerle ilgili gerekli her türlü gayreti göstermesi ve sorumluluklarını yerine getirmesi gerekir.
         Bu yüzden kişi öncelikle çok çalışmalı ve başarılı olmayı Allah’tan (c.c.) beklemelidir.
         Çok çalışmasına rağmen arzu ettiği başarıya ulaşamayan insan da “Ben ne bahtsızım.” diyerek Allah’ın (c.c.) takdirine isyan etmemeli, gayreti elden bırakmamalıdır.
         Hak ve adaletten ayrılarak zulüm ve haksızlıkla bir şeyleri elde etmek başarı sayılmaz
         Başarı yolunda insan bir engelle karşılaştığında hemen vazgeçmemeli ve sorumluluktan kaçmamalıdır.

SAĞLIK VE HASTALIK

         İnsanlar öncelikle sağlıklarına dikkat etmelidir. Vücudumuz bize Allah’ın bir emanetidir. Sağlığımızı korumak için dengeli beslenmeli, spor yapmalı ve içki sigara gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durmalıdır.
         Bu konuyla ilgili Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: “Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin!..”
        Ayrıca beden, elbise ve çevre temizliğine dikkat etmekle ilgili ayetlerde “Giysilerini temiz tut. Kötü şeylerden sakın.” buyrularak bu konuya dikkat çekilmiştir

        Bütün tedbirlerine rağmen hasta olduysak tedavi olmalı ve Allah’tan şifa beklemelidir.
         Hz. Muhammed (s.a.v.) “Ey Allah’ın kulları! Tedavi olunuz. Şüphesiz Allah her hastalığın şifasını yaratmıştır.” buyurarak bu konuda bizlere yol göstermiştir.

AYETEL KÜRSİ

Ayetel Kürsi, Bakara Suresinin 255. ayetidir.
Tevhid ilmiyle alakalı en büyük Ayet-i kerimedir.
İçinde "kürsi" kelimesi geçtiği için "Ayetel-Kürsi" adını almıştır.
Bu ayet, Allah’ın yüce sıfatlarını ve eşsiz kudretini anlatmaktadır.
Ayetel Kürsi namaz içinde sure şeklinde okunduğu gibi, namazın bitiminde tesbihden önce de okunur.

Ayetel Kürsi’de geçen Allah’ın sıfatları

HAYY : Allah’ın canlı ve diri olması
KAYYUM: Bütün varlığı idare eden, gözeten ve koruyan olması
ALİYY: Allah’ın yüce olması
AZİM: Allah’ın büyük olması

Ayetel kürsi’de şunlar anlatılır:

Allah’tan başka ilah yoktur. (Allah’ın birliği-Tevhid inancı)(VAHDANİYET  SIFATI)
Allah uyumaz ve uyuklamaz
Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır.
Allah her şeyi bilir(İLİM SIFATI), insanlar ise Allah’ın bildirdiği kadar bilir.
Allah izin vermeden kimse kimseye şefaat (manevi yardım) edemez.
Allah’ın KÜRSİ’si yani SONSUZ KUDRET-GÜCÜ her şeyi kuşatır.
Allah en yücedir en büyüktür. (ALİYY ve AZİM SIFATLARI)

UNESCO(Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü)



İnsanlığın ortak mirasını korumak için ve geliştirmek için uluslararası iş birliğine gerek duyulmuştur. Bu amaçla 1972 yılında UNESCO genel toplantısında “İnsanlığın Ortak Malı Olan ve Doğal Varlıkların Korunması Sözleşmesi” kabul edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti 1982 yılında bu anlaşmayı kabul etmiştir.

Ülkemizde UNESCO tarafından koruma altına alınan eser sayısı 18’dir. Bunar;
·         İstanbul [1985]
·         Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (Sivas) [1985]
·         Hattuşa (Boğazköy) - Hitit Başkenti (Çorum) [1986]
·         Nemrut Dağı (Adıyaman - Kâhta) [1987]
·         Xanthos-Letoon (Antalya - Muğla) [1988]
·         Safranbolu Şehri (Karabük) [1994]
·         Troya Antik Kenti (Çanakkale) [1998]
·         Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne) [2011]
·         Çatalhöyük Neolitik Kenti (Konya) [2012]
·         Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı (İzmir) [2014]
·         Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu (Bursa) [2014]
·         Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri  [2015]
·         Efes (İzmir) [2015]
·         Ani Arkeolojik Alanı (Kars) [2016]
·         Afrodisias (Aydın) [2017]
·         Göbeklitepe Arkeolojik Alanı (Şanlıurfa) [2018]
Kültürel olarak;
Göreme Milli Parkı ve Kapadokya (Nevşehir) [1985]
Pamukkale-Hierapolis (Denizli) [1988]
Hem kültürel, hem doğal miras olarak listeye alınmıştır.

Bilim Mirası
Bazı bilim insanlarının yaptığı çalışmalar sonucunda tüm insanlığın karşılayacak teknolojiler geliştirmiştir. Elde edilen bilgiler sonucunda icat edilen araç gereçler hayatı kolaylaştırmıştır.
Ali Kuşçu